Güneş ışınları dünyanın temel enerji kaynağıdır. Dünya üzerinde kara ve
denizlerin dağılımından dolayı gelen ışınların %70'i denizler tarafından
tutulur. Bu sebeple uygun yöntemler kullanılırsa okyanuslar iyi bir
enerji kaynağı olabilir. Okyanus ve denizlerin sahip olduğu enerjiyi elektriğe
dönüştürmenin çeşitli yolları vardır:
*Gelgitlerin mekanik enerjisinden yararlanan sistemler.
*Dalgalardan yararlanan sistemler.
*Akıntılardan yararlanan sistemler.
*Yüzey ve dip arasındaki tuzluluk farkından yararlanan sistemler.
Yerkürede 25° Kuzey ve 32° Güney enlemleri arasında, kutuplardan
ekvatora doğru soğuk su akıntısı oluşmaktadır. Bu sular ile yüzeydeki sıcak
sular arasında yaklaşık 28°C sıcaklık farkı oluşur. İşte bu sıcaklık farkını
bazı yöntemlerle elektrik enerjisi üretiminde kullamak mümkündür.
19. yüzyılda Fransız fizikçi Jacquest Arsène d' Arsonval bu alanda somut çalışmalar yapmış ilk kişidir. Dipteki soğuk sular ve yüzeydeki sıcak sular arasındaki sıcaklık farkı, Arsonval'in çalışmalarının temelini olmuştur.
KAPALI ÇEVRİMLİ SİSTEMLER (OTEC)
Bu sistemde özel bir akışkan yüzeydeki sıcak sularla karşılaştığında buharlaşır ve buhar türbinini harekete geçirir. Daha sonra buhar dipteki soğuk sularla karşılaşır ve tekrar yoğunlaşır. bu işlem döngüsel olarak devam eder.
Uygulanabilir olmasına karşın bu sistem bazı kısıtlamalar içermektedir. Öncelikle yüzey ve 1000 metre derinlerdeki sular arasında en az 20°C sıcaklık farkı olması gerekir. Bununla birlikte döngü borularındaki sıvının debisinin saniyede 48 metreküp olması gerekir. Diğer bir önemli sorun da 300-400 metrelik 2,5 m çaplı borulara ihtiyaç duyulmasıdır.
Bu tip santrallerin ilk örneği 1979 yılında Havai açıklarında kurulmuştur. Yukarıdaki şartlar sağlanamadığı için üretim ancak 18kW'de kalmıştır. Sistemi verini ise %3 gibi çok küçük bir değerdedir.
Günümüzde gelişmiş OTEC santraller kurulmaya başlanmıştır. DEVAMI >>
AÇIK ÇEVRİMLİ SİSTEMLER
Bu sistemlerde özel bir akışkan yerine su kullanılır. Deniz suyunun kaynama sıcaklığı yüksek olduğu için dış basınç düşürülerek düşük sıcaklıklarda kaynama sağlanır. Aynı şekilde yoğunlaştırma işleminde de basınç değiştirilir. Bu hal değişimlerinde her 1MW için 1500 metreküp su buharlaştırılır. Bu da tatlı su eldesi demektir. Bu özellik sitemin en büyük artısıdır.
Fransa Denizden Yararlanma Araştırmaları Enstitüsü(IFREMER) 5MW gücündeki bir santrali Tahiti'de açmayı denemiştir. Ama bu ülkenin tatlı suya ihtiyaç duymaması araştırmanın durmasına sebep olmuştur. Havai'de Ulusal Enerji Laboratuvarı (NELH) 1987'de bir pilot uygulama başlatmıştır.
Aslında bu sistemler %3 civarında verimleriyle pek kullanışlı değillerdir. Fakat tatlı su üretimi ve bununla birlikte imkan bulan deniz ürünü yetiştiriciliği önemli bir avantajdır.
DALGALAR VE GELGİTLER
Elektrik enerjisini gelgitler yoluyla oluşturma projesi 1970'lerde başlamıştır. Bu sistemim gelgit düzenine etkileri tam olarak bilinemeteceği için yer yer tartışmalara sebep olmuştur. Fransa'daki Rance Santrali 240MW'lik gücüyle dünyadaki en önemli gelgit santralidir. Ayrıca Rusya'da Kislaya Guba'da birkaç MW gücünde deneysel bir santral vardır.
Günümüzdeki dalga enerjisi teknolojilerinin çoğu gelgit ve dalga hareketlerinden yola çıkarak enerji üretmektedir.
1985'de Japon mühendis Masuda YOŞİO açık denizlerdeki ışıklı şamandıraların elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla dalgalardan yararlanan bir sistem geliştirmiştir. Sistemde dalgaların oluşturduğu hava akımı bir türbine dönme hareketi kazandırır ve türbin bu hareketi jeneratörü de ileterek elektrik üretilir. Japonya'daki 2MW gücündeki Kaimei Santrali buna örnektir.
Kaynak | www.alternaturk.org
0 yorum:
Yorum Gönder